sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2016 Salı

Hamile ve Emziren Anneler için Beslenme Tavsiyeleri

Gebeliğin ilk günlerinden itibaren bir beslenme düzeninin sağlanması gerekir. Yemeyi ve yedirmeyi sevdiren toplumumuz, gebeler için iki canlı olduklarından, iki porsiyon yemeleri gerektiğini düşünerek, anne adayına baskı yapabilirler. Bu dönemde iştahları açılan anne adayları çoğu zaman bu durumu yadırgamaz ve gereğinden fazla kalori alarak gebeliği olması gerekenden fazla kilo almış olarak tamamlar. Bu konuda ailelerin ve anne adaylarının bilinçli olması hem gebelik hem de emzirme dönemi için oldukça önemlidir.
Gebeliğin ilk ayları iştahsızlık, bulantılar ve kusmaların sıklıkla yaşandığı, kimi zaman kilo kayıplarının olduğu bir dönemdir. İlk trimesterda (gebeliğin ilk 3 ayı) 3-4 kg almak yeterlidir. Anne adaylarının iştahı sonraki aylarda artmaya başlar, kontrolsüz bir kilo artışı meydana gelebilir. 2. ve 3. trimester dönemlerinde haftada 300-500 gram almak gerekir.
Gebeliğin 9-12 kg arasında tamamlanması, ortalama 3 kg ağırlığında bir bebeğin dünyaya gelmesi için uygun olup, anne ve bebek sağlığı açısından yeterlidir. Fazla kilo alımı, gebelik sürecini, doğum anını ve emzirme dönemini zora sokabileceğinden, anne adayları gebelik ve emzirme dönemlerini yeterli ve dengeli beslenecek şekilde geçirmeli, uygun miktarda kalori almalıdır.
Gün içerisinde yeme saatlerinin düzenlenmesi, dışarıda yemenin azaltılması, doğal besinlere yönelme ve düzenli fiziksel aktivite ile bu özel dönemi rahat bir şekilde geçirmek mümkün.
  • Güne mutlaka güzel bir kahvaltıyla başlayın, taze ve doğal gıdalar tüketin. Taze sıkılmış meyve suyu, günlük süt, haşlanmış yumurta, az yağlı beyaz peynir, esmer ekmek, iyi yıkanmış roka, maydanoz, kırmızı kapya biber gibi sebzeler ile vitamin, mineral ve proteinden zengin bir kahvaltı yapın.
  • Öğle ve akşam yemeklerine hafif bir ev yapımı çorba ile başlayın, 1 kâse doğal yoğurdu sofranızdan eksik etmeyin.
  • Bir öğünde 1 porsiyon ızgara/haşlama kırmızı et, tavuk eti, balıketi veya kuru bakliyat yemeği yenildiğinde diğer öğün mevsimine uygun sebze yemeği tercih edin. Yemeklerin yanında pilav ve makarna yerine, B vitaminlerine zengin tam tahıllı ekmek veya bulgur pilavı tüketin.
  • Sık acıkma durumunuza karşı dengeli, besleyici ve düşük kalorili ara öğünler yapın. Süt, kefir, yoğurt, taze ve kuru meyveler, badem, fındık, ceviz, tost, peynirli sandviç,..
  • Kalorisi yüksek olan unlu mamüller ve şerbetli tatlılardan uzak durun, besleyici olan sütlü tatlılar tercih edin. Tatlı ihtiyacınızı taze ve kuru meyvelerden sağlayın.
  • Sebze ve meyveleri mevsiminde olacak şekilde günde 4-6 porsiyon tüketin. En az 1 porsiyonu yeşil yapraklı sebzelerden, 1 porsiyonu da turunçgillerden karşılayın.
  • İçeriği bilinmeyen hazır yiyeceklerden, paketlenmiş market ürünlerinden, katkı maddesi içeren hazır çorbalar, et ve tavuk suyu tabletleri ve mısır cipslerinden uzak durun. Sucuk, salam ve sosis gibi katkı maddesi içeren, içeriği belirsiz et ürünleri kesinlikle tüketmeyin.
  • Gebelikte iyot alımı, bebeğin zekâ gelişimi için büyük önem taşıdığından haftada en az 2 gün taze balık tüketin.
  • Büyüme ve gelişme için bir diğer önemli mineral ise çinko. Kırmızı et, deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta, esmer ekmek, badem ve cevizde bulunan çinko elementi, bebeğin anne karnında zihinsel ve fiziksel gelişimine katkıda bulunacaktır.
  • Tuz tüketimine dikkat edin, konserve ve salamura besinlerden uzak durun.
  • Gebelik döneminde kabızlık problemi yaşamamak için, probiyotik yoğurt ve kefir tüketin.
  • Lif içeriği yüksek olan esmer ekmek, kurubakliyat, bezelye, pırasa, ceviz, badem ve fındık gibi besinleri günlük beslenmenize dahil edin. Düzenli egzersiz ve su tüketimi de kabızlık probleminin yaşanma ihtimalini azaltacaktır.
  • Hamileliğin son aylarına doğru oluşması muhtemel, midede yanma ve reflü şikayetlerine karşı, asitli, salçalı, soslu ve yağlı besinlerden uzak durun.
  • Günde en az 2 litre su için. Asitli ve gazlı içecekler, hazır meyve suları, kafeinli içeceklerden uzak durun, bitki çaylarına temkinli yaklaşın. Doğal limonata, mineralli su, ev yapımı meyve suları, ayran sağlıklı içecek tercihlerindendir.
  • Mikroorganizmalara uygun zemin hazırlamamak, anne ve bebek sağlığını korumak için gıda hijyeni ve güvenliğine dikkat edin. Özellikle el temizliği buzdolabı ve mutfak hijyeni oldukça önemli. Besinlerin dondurulması, saklanması, hazırlanması ve pişirilmesi konusunda titiz davranın. Donmuş ve çözülmüş besinleri tekrar dondurmayın. Proteinden zengin yumurta, tavuk, balık ve kırmızı et gibi gıdaları alışverişin en sonunda alın ve fazla bekletmeden buzdolabına yerleştirin. Etleri ve yumurtayı iyi pişirin. Kokusu, görüntüsü ve tadı tuhaf olan gıdaları kesinlikle tüketmeyin.
  • Önem göstermeniz gereken diğer bir konu elbette fiziksel aktivite. Düzenli egzersiz, uygun miktarda kilo almak, rahat bir gebelik ve düzenli kan şekeri seyri için önemli. Haftada en az 3 gün 30-45 dk arası hafif tempoda yürüyüş yapın veya yüzün. Son yıllarda gebelikte pilates egzersizleri ve yoga sağlıklı bir gebelik ve doğum süreci için önerilmektedir.
  • Her bireyin günlük enerji gereksinimi farklıdır. Hamile bayanlar, iki kişilik olmasa da, hamilelik öncesi döneme göre sadece 150-300 kalori daha fazla almalıdırlar. Gereğinden fazla kalori alımı vücutta yağlanmaya neden olacaktır. Hamile bayanlar almaları gereken enerji miktarı ve tüketmeleri gereken besinleri öğrenmek, bu süreci dengeli kilo alarak geçirmek, emzirme dönemine hazırlıklı girmek için bir diyet uzmanından yardım alabilirler.

    Basın bültenidir.

2 Eylül 2016 Cuma

Basın Bülteni: Çatlaklardan Kurtulmak Artık Mümkün

Günlük hayatı etkilemeyen, ameliyatsız bir yöntemle çatlaklar artık sorun olmuyor…

Çatlaklar artık dert olmaktan çıkıyor. Çatlakların oluşmasına birçok neden etken olabilirken hormonel değişimler bunların başında geliyor. Gebelik, ergenlik, kilo alma ile birlikte cilt dokusu zayıf düşüyor, oluşan çatlaklar da estetik görünümü bozuyor. Çatlaklardan kurtulmak isteyenler ise çatlak tedavisinde son trend Biodermogenesi ile tanışıyor.

Biodermogenesi tedavisi, tahrip olan deriyi, destek katmanlarını enerji bazlı cihaz yardımıyla uyarıyor ve yeniden yapılandırıyor. Bi-One adı verilen bu cihazla düzenli seanslarla çatlaklar yok edilirken, dokular tekrar canlanıyor ve cilt doğal rengine dönüyor. Böylece tedavi esnasında güneşe çıkılabiliyor.

Biodermogenesi ise derinin normal elektromanyetik alanını tahsis ederek normalde olması gereken elastik dokunun yeniden oluştuğu, deride oluşan kolajen destek dokunun yara iyileşme kolajen türü değil, normal deri destek kolajeni olduğu ve derinin yeniden renk üretme yeteneğini kazandığı, deriye zarar vermeyen, fizyolojik bir tedavi yöntemidir. Diğer tedavi seçeneklerinin hiçbirinde deride renklenmede düzelme elde edilememektedir. Bu çok önemli bir ayrıcalıktır. Tedavi, 18 yaş üzeri sağlıklı her bireye uygulanabilir. Hamilelik dönemi, vücutta kap pili gibi elektronik aparey ve metal apareyi olanlara uygulanamaz. 

Beautyform’un güvencesiyle Türkiye’ye gelen Bi-One cihazı çatlak sorunlarına etkili çözüm sunuyor.

Ayrıntılı Bilgi: www.beautyform.com.tr

*Basın bültenidir.

30 Ağustos 2016 Salı

Yaz Gebelerine 10 Önemli Tavsiye

Yaz aylarındaki ısı artışı herkesi etkilese de en çok gebeler durumdan muzdarip olur. Sıcaklık artışıyla birlikte sıcak basmaları, avuç içi ve ayak tabanlarında yanmalar, alerjik problemler, bulantı ve kusmalardaki artış, halsizlik, uykusuzluk ve nefes darlığı gibi birtakım şikayetler artar. Yükselen sıcaklıkların keyfinizi bozmasına izin vermeyin.

İşte öneriler:


  • - Dışarıda yapmanız gereken işleri, güneş ışınlarının az etkili olduğu sabah ve akşam saatlerinde yapmayı tercih edin.
  • - Sıcaklık 32 dereceyi aştığında, bir fan veya klimalı ortamlarda bulunun.
  • - Açık renkli, pamuk, keten ve ipekten oluşmuş kıyafetleri tercih edin.
  • - Vücudunuzun sıvısız kalmaması için bol bol sıvı tükettin. Az sıvı tüketimi gebelikte sık rastlanan; idrar yollu enfeksiyonu, kabızlık ve hemoroid sıkıntılarında artmaya neden olur. - Tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonu erken doğum ve düşük tehdidi gibi pek çok probleme neden olabilir. Normal şartlarda bir gebenin 2 litre su tüketmesi gerekir. Yazla birlikte bu miktar, her saatte 250-300 cc su tüketmesi gerekir. Elektrolit ve mineral kaybını azaltmak için sodyumu azaltılmış soda içilebilir. Aşırı çay ve kahve tüketiminden kaçınmak gereklidir.
  • - Sıcakla birlikte artan ödemle mücadele etmek için tuz alınımını en aza indirin. Ama tümüyle kesmeyin. Çünkü sizin ve bebeğinizin tuza ihtiyacı vardır. Ayaklarınızdaki şişliği azaltmak için soğuk su banyoları ile birlikte ayaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenin.
  • - Güneş ışınlarından ve güneşten korunun. Gebelikte artan hormonlar nedeniyle ciltte hassasiyet, kuruluk ve lekelenmeler sık gözlenir. Güneşe çıkarken en az 30 faktörlü güneş kremleri kullanın. Bunlar lekeleri önleyeceği gibi, güneşin zararlı etkilerinden sizi korumaya yardımcı olur. Güneşlenirken gölgede ve tercihen üzerinizde bir t-shirt ile güneşlenin. - Kuruyan cildiniz için duştan sonra nemlendirici kremler kullanın.
  • Sıcak basmalarını engellemek için, sık sık ılık duş alın. Yanınızda taşıyacağınız spreyli sular serinlemenize yardımcı olur. Soğuk yoğurt ve sütten yapılmış meyveli içecekler de serinlemenize yardımcı olur.
  • - Güneşte dışarıya çıkılacaksa veya akşam yemeklerinde ekşili gıdalar, barbekü soslar içeren gıdalar gibi reflüyü arttıran gıdalardan uzak durun. Ayrıca akşamları aşırı kalorili ve ağır gıdalardan yerine daha hafif ve hazmı kolayları tercih edin ve yedikten sonra en az bir saat yatağınıza gitmeyin. Bu rahat uyumanıza da yardımcı olacaktır.
  • - Sık sık şekerleme yapın. Ayrıca kendinizi halsiz ve yorgun hissediyorsanız, mutlaka yardım alın.
  • - Egzersiz yaparak hızlı kilo alınımını sınırlayın. Egzersiz terciklerini yüzme, yürüyüş ve bisiklete binme yönüne kullanabilirsiniz. Fırsat yaratıp yüzün. Yüzme ile vücudunuzun adeta tüm kaslarını çalıştırabilir, aynı zamanda psikolojik bir rahatlama da sağlayabilirsiniz. Yüzme için denizi ve hijyenik durumundan emin olduğunuz havuzları kullanabilirsiniz
  • *Basın bültenidir

    24 Ağustos 2016 Çarşamba

    Yaz Hamileleri İçin Sağlıklı Tatil Tüyoları

    1. Açık renkli kıyafetler giyin
    Giysi olarak mutlaka sentetik olmayan kumaşlardan yapılan, pamuklu ve ısıyı yansıtan açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir. Gebelikte vücut ısısının yükselmesi ve efor kapasitesinin azalması terlemeyi artırır. Terlemeye bağlı ciltte oluşabilecek sorunları sık duş alarak ve doktor önerisiyle kullanılan kremlerle gidermek de mümkündür.

    2. İç çamaşırınız pamuklu olsun
    Gebelikte vajinal enfeksiyonlar sıklıkla görülmektedir. Bu durum yaz aylarında daha da çok ortaya çıkabilir. Gebelik döneminde genital bölgenin kuruluğuna dikkat edilmeli, pamuklu iç çamaşırı kullanmalıdır. Pamuklu, cilde nefes aldıran kıyafet seçimi; anne adaylarını cilt mantarları ve genital mantardan korur. Günlük pedler kullanılmamalı; sıkı, dar ve hava aldırmayan kıyafetler tercih edilmemelidir. Bunların yanı sıra düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve güçlü bir bağışıklık sistemi de her türlü enfeksiyonla mücadele etmede önemli faktörlerdir.

    3. Yüksek koruma faktörlü kremleri tercih edin
    Gebelik döneminde değişen hormon seviyeleri, ciltte de bazı değişikliklere yol açar. Gebelikte en çok karşılaşılan cilt problemlerinden biri ciltte görülen renk değişiklikleridir. Alın, burun, yanaklar ve çenede görülen lekeler genellikle doğum sonrası kaybolur. Güneş ışınları ve gebelikte salgılanan hormonlar nedeniyle ortaya çıkan lekelerden korunmak için yüksek koruma faktörlü kremler tercih edilmeli, güneşin yoğun ve ışınlarının dik olduğu saatlerde açık havada bulunulmamalı, gölge alanlar tercih edilmeli, bol kıyafetler giyilmeli, şapka ve gözlük kullanılmalıdır.

    4. Molalarda veya uçakta yürüyün
    Yolculuk sırasında 1.5-2 saatte bir mola verilmeli, molalarda 5-15 dakika yürüyüş yapılmalıdır. Bu sayede bacaklarda ödem ve bacak toplardamarlarında kan pıhtılaşması ihtimali minimuma indirilir. Ayrıca uzun seyahatlerde pıhtı oluşumunu engellemek için varis çorabı kullanılmalıdır. Gebelerin uçak ile seyahatinde bir sakınca yoktur. Yalnız 34 haftadan büyük gebelerin doktor raporu olsa bile, bazı havayolu şirketleri seyahatlerine izin vermeyebilir. Bu hamilelerin şehir içinde veya arabayla gidilebilecek mesafede tatil yörelerini tercih etmeleri tavsiye edilir.

    5. Emniyet kemerinizi asla çıkarmayın
    Anne adayları hangi taşıtla seyahat ederlerse etsinler yolculuk sırasında mutlaka emniyet kemeri takmaları gerekiyor. Emniyet kemerini bağlarken karnınızın üstünden değil altından geçmesine ve kalçalarınız hizasında olmasına dikkat edin. Eğer emniyet kemerinizi tam karnınızın üzerinden geçecek şekilde takarsanız; olası bir kaza durumunda oluşacak şiddetli basınç bebeğin plasentasının erken ayrılmasına sebep olabilir. Ayrıca emniyet kemeri omuz kısmı bağlandığında tam göğüs arasında olmalıdır. Kemerin boyun hizanızda olması tehlikelidir.

    6. Ayaklarınızı soğuk suya sokun
    Şişmiş veya terlemiş ayaklarınızı ihtiyaç duyduğunuz zaman bir leğen dolusu soğuk suya sokun. Suya damlatacağınız birkaç damla nane yağı ise ayaklarınızın daha da serinlemesini sağlar.

    7. Sudan çıktıktan sonra mayonuzu mutlaka değiştirin
    Anne adayının düşük ya da erken doğum tehlikesi yoksa gebelik döneminde deniz ve havuza girmesinde sakınca yoktur. Ancak gebelik dönemi dışında da havuz kaynaklı enfeksiyon hastalıklarının daha sık görüldüğü unutulmamalıdır. Sudan çıktıktan sonra mayo veya bikini mutlaka değiştirilmelidir. Çünkü gebelerde sık görülen mantar enfeksiyonu, ıslak mayo veya bikini ile beklendiğinde, genital bölgenin nemli kalmasına bağlı olarak daha sık karşımıza çıkar ve tedavisi için ilaç kullanmak zorunda kalınabilir.

    8. Denize girerken böcek ısırmasına karşı dikkatli olun
    Günün erken saatlerinde ve deniz suyunun temizliğine güvenilen yerlerde denize girmeye özen gösterin. Denize girerken, güneş yanıkları ve lekeleri, böcek ısırmaları ve düşmelere karşı da dikkatli olun. Ayrıca günün diğer saatlerinde de sinek ve böcek ısırmalarına karşı gerek sprey, sinek kovucu, kapı ve pencerelere takılan sineklikler, gerekse uzun kollu kıyafetler ile kendinizi mümkün olduğunca korumaya çalışın.

    9. Çiğ sebzelere temkinli yaklaşın
    Anne adayı; öğünlerinde çiğ sebze ve meyveleri tüketirken iyice yıkanmış, etlerin iyi pişmiş olduğuna dikkat etmelidir. Yöresel yemekleri yerken temkinli olunmalı, mümkünse iyice emin olunmayan besinler tüketilmemelidir. Beslenme programı tatil haricindeki gibi devam etmelidir. Açık yiyecek ve içeceklerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

    10. Kusma ve ishali ciddiye alın
    Yaz aylarında dışarıda yenilen gıdalara bağlı olarak gıda zehirlenmeleri daha sık olabilir. Bu nedenle gebelikte daha dikkatli olunmalıdır. Bulantı, kusma, ishalle kendini gösteren besin zehirlenmeleri, ateşli durumlar, dinlenmeyle geçmeyen kramplar, baş ağrıları dikkate alınmalıdır. Bu gibi şikayetlerde hemen en yakın doktora veya merkeze başvurmalı ve özellikle sıvı açığı oluşmaması için hekimlerin önerileri doğrultusunda tedavi olunmalıdır.

    *Basın bültenidir

    13 Temmuz 2016 Çarşamba

    Parlayan Bronz Bir Ten İçin Süper Yaz Besinleri ve İçecek Tarifi



    Yazı bronz bir tenle geçirmek isteyenler, güneş yağları, güneş kremleri, hangi saatte güneşlenmeleri gerektiğine dair birçok bilgi araştırıyor. Fakat bronzlaşma sadece bunlarla ilgili değil. Beslenme tarzımız ve seçeceğimiz besinlerde bronz bir ten için son derece gerekli ve önemli. 

    SAĞLIKLI BRONZ TENİN SIRRI BETA KAROTEN
    Beta karoten özellikle turuncu-kırmızı sebzelere rengini veren, vücutta A vitaminine dönüşen pigmenttir. A vitamini deri sağlığı için en gerekli vitaminlerden biridir. Deri bütünlüğünü korur ve saç ve tırnak sağlığına destek olur. Beta karotenden zengin sebzeler sadece brozlaşmayı hızlandırmaz aynı zamanda güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı koruma sağlayarak deri kanserine yakalanma riskini azaltır. 

    BRONZ TENİN SIRRI: HAVUÇ, TATLI PATATES, KAYISI
    Yaz mevsiminin beta karotenden en zengin besinleri havuç, tatlı patates ve kayısı. Bunlar dışında mısır, domates, kırmızıbiber, ıspanak, kavun da beta karoten içeriyor. 

    PARLAYAN BRONZ BİR TEN İÇİN BAŞKA NELER YEMELİ?  

    Yumurta sarısı
    Yumurtanın sarısı da A vitamininden oldukça zengindir. Bu nedenle bronzlaşmanın hızlanmasında etkili besinlerin başında yumurta sarısı gelir. Yaz sıcaklarında yumurta yemekte zorlanıyorsanız sebzeli omlet, menemen gibi yumurta kokusunu çok hissettirmeyen yemeklerden faydalanabilirsiniz. 

    Mango
    Mangoda A vitamini öncülü maddeleri yüksek oranda içeren meyvelerdendir. Yaz sıcaklarında meyve olarak tüketilebileceği gibi dondurma ile karıştırılarak milk shake veya buz ile karıştırılarak frozen olarak da tüketilebilir. 

    Zeytinyağı
    Zeytinyağı tüketmek daha bronz bir cildiniz olmasına yardımcı olmasa da bronzlaşmış teninizi daha uzun süre muhafaza etmeniz açısından gerekli besinlerin başında gelir. 

    Çilek
    İçerdiği antosiyanidin sayesinde kollojen dokunun desteklenmesini ve sağlıklı kalmasını sağladığı için deri sağlığı açısından önemlidir. 

    Kuruyemişler
    Kuruyemişler daha bronz olmamızı sağlamasa da içerdikleri selenyum sayesinde derimizi kötü dış etkenlere karşı korur ve daha sağlıklı gözükmesine yardımcı olur. 

    Somon
    Zengin A vitamini kaynaklarından biri olan somon da daha hızlı bronzlaşma sağlamasının yanı sıra deri sağlığının korunması açısından da destek oluyor. Aldığınız omega-3 yağ asitleri sayesinde kalp sağlığınızı korumak da cabası. 

    BRONZLAŞTIRAN İÇECEK
    MALZEMELER (4 KİŞİLİK) 
    ½ adet sarı tatlı kavun, çekirdekleri çıkartılmış
    1 adet şeftali, yıkanmış, soyulmuş, çekirdeği çıkartılmış
    4 adet kayısı, yıkanmış, soyulmuş, çekirdeği çıkartılmış
    2 adet havuç, yıkanmış, soyulmuş
    1 parça taze zencefil
    1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
    1 su bardağı Hindistan cevizi suyu
    1 top dondurma 

    YAPILIŞI: Malzemeleri küp küp doğrayarak blendera koyun, portakal suyu ve Hindistan cevizi suyunu ilave edin. Ayran kıvamında bir içecek oluşuncaya kadar karıştırın. Afiyet olsun. 

    *basın bültenidir 





    8 Haziran 2016 Çarşamba

    Yemek Yeme Arzusunu Kontrol Etmenin 6 Yolu!

    Yemek yeme arzunuzu kontrol edebilirsiniz. Peki, ama nasıl? İşte öneriler:

    1-Öğün Atlamayın: Öğün atlamamak, pek çok konuda farklı fikirlere sahip olan tıp dünyasının üzerinde tamamen uzlaştığı en önemli kurallardan biri çünkü öğün atlamak, kilo artışına sebep olmakta. Uzun süre aç kalmak kan şekerinizi düşürür. Bu uzun süreli açlık nedeniyle, vücut fonksiyonlarının devamı için gerekli olan enerjiyi yüksek kalorili, şekerli yiyeceklerden almak için büyük bir istek duyarsınız. Bu da gerektiğinden fazla enerji almanıza sebep olur. Sonuç: Giderek artan vücut ağırlığınız!
    2. İşlenmiş Ürünleri Tüketmekten Kaçın: Ekstra tuz, baharat ve şeker ilave edilmiş, işlenmiş ürünlerden uzak durun. Bu tarz işlenmiş ürünler, tekrar tekrar aklınıza gelip yemek yeme arzusunun doğmasına neden olur. İşlenmiş gıdalar yerine; taze meyve ve sebzeleri ve düşük kalorili gıdaları tercih etmek çok daha faydalı bir tercih olacaktır.
    3. Stresini Kontrol Et: Stres altında olmak, yemek yeme arzusunu arttıran bir faktördür. Eğer stresinizi kontrol altına alabilirseniz yüksek kalorili yiyecekleri de arzulamazsınız. Stres altındayken en çok tüketilen yiyeceklerin pizza, cips ya da abur cuburlar olduğu düşünülürse, stres kontrolünün beden-kitle indeksindeki önemi bir kez daha anlaşılır. Müzik dinlemek, spor yapmak ya da en azından derin nefes alarak zihni sakinleştirmek, hem stresi dengelemede hem de hayatınızı güzelleştirmek konusunda daha iyi alternatiflerdir.
    4. Dikkatini Dağıt: Gerçekten aç mısın yoksa o yiyeceği mi arzuluyorsun? Eğer istediğin şey; çikolata, pizza, hamburger veya çikolatalı bir içecekse aslında aç olmadığına sadece yemek yeme arzusunun etkisine kapıldığına emin olabilirsin. Şimdi yapman gereken tek şey, 10 dakika boyunca başka herhangi bir şey düşünmek çünkü bu isteğin sadece 10 dakika sürer. Bu süreyi bir işe konsantre olarak, arkadaşlarınla sohbet ederek ya da çıkıp açık havada biraz yürüyerek atlatabilirsin.
    5. Biraz Mola: Yorgun olduğunuzda yeme arzusu daha da yükselir. O nedenle yüksek kalorili, karbonhidratlı yiyecekleri yeme isteğiniz olduğunda, işinize ya da odaklanmış olduğunuz şeye 10-15 dakika kadar ara verin ve craving ile savaşın!
    6. Düzenli Egzersiz Yapın: Egzersiz sadece fit olmak için yapılmaz aynı zamanda sizi rahatlatır ve zindelik sağlar. Stres hormonlarınızı baskılar ve bu da kendinizi iyi hissettirir! Böylece hayatınızın kontrolünü daha kolay elinize alırsınız.
    *basın bülteni

    31 Mayıs 2016 Salı

    DİYET YAPARKEN MOTİVASYONU AZALTAN 5 YANLIŞ

    Güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte incelen kıyafetler kış aylarında alınan kiloların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yaz mevsiminin yaklaşması, genellikle hızlı kilo verme isteğini beraberinde getiriyor. Ancak sağlıklı kilo vermek için, ulaşılabilir hedefler koymak ve diyet süresince motivasyonu kaybetmemek büyük önem taşıyor

    Hızlı kilo verme stresi sağlıksız diyetlerin yapılmasına neden oluyor
    Yaza az bir süre kalmışken kışın alınan kiloların hala verilememiş olması pek çok kişinin strese girmesine neden olmaktadır. Bu stres de sağlıksız diyetlerle çabuk kilo verme isteğini ortaya çıkartmaktadır. Az kalorili veya protein ağırlıklı rejim gibi tek yönlü beslenme ve ağır fiziksel aktiviteyi kapsayan sağlıksız diyetler kişinin hızlı kilo vermesini sağlarken sağlığını bozabilmektedir. Bu olumsuz tablo bahar yorgunluğuyla birleşince yaşam kalitesi daha da azalır.

    Haftada 1 kilo vermek idealdir
    Baharda hava ısınır, metabolizma hızı artar ve sebze meyvede çeşitliliği fazlalaşır. Bu nedenlerle diyet yapmak için yılın en uygun zamanı bu dönemdir.Fakat bahar mevsimi kısa bir süreyi kapsar ve bu dönemde verilmek istenen kilonun fazla olması yanlıştır. Sağlıklı kilo vermek isteyenlerin haftada ortalama 1 kilo kaybetmesi beklenmektedir. Buradan yola çıkarak bahar ayları boyunca verilebilecek toplam kilo ortalama 12 kilo olmalıdır.

    Porsiyonlarınızı küçültün
    Verilen kilonun korunması da kilo vermek kadar önemlidir. Bu amaçla kilo verirken tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı, öğünler artırılırken, porsiyonlar küçültülmelidir. Kişinin kendine koyduğu haftalık veya aylık hedefler ulaşabilir olmalıdır. Büyük hedefler ulaşılmazlığı beraberinde getireceğinden motivasyonu olumsuz yönde etkileyecektir. Diyet yaparken sağlıkla kilo verebilmek için motivasyonun etkisinin çok büyük olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

     Diyet yaparken motivasyonu azaltan yanlışlar şu şekilde sıralanabilir:
    1. Sık sık tartılmak: Motivasyonu bozan etkenlerin başında sık tartılmak gelir. Pek çok kişi diyet yaparken her gün kilo vereceğini veya yapılan küçük kaçamaklardan sonra hemen kilo alacağını düşünmektedir. Ancak kilonun günlük olarak değişmeyeceği ve yapılan küçük kaçamakların hemen kilo artışına neden olmayacağı unutulmamalıdır. Diyet boyunca motivasyonu sağlamak için haftada bir kez tartılmak uygundur.
    2. Başarısızlıkta hemen pes etmek: Kilo vermek uzun bir süreçtir ve sabır gerektirir. Diyete başlandıktan sonra ilk haftalarda kilo kaybı iyi giderken, ilerleyen haftalarda vücut yapısına göre direnç gösterebilir ve kilo kaybı durabilir. Bu dönemde diyeti bırakmadan azimle verilen kilolar düşünülerek kişi kendini motive etmeli, kilo verme kararından vazgeçmemelidir.
    3. Büyük hedefler koymak: Birçok insan diyete başladığında hızlı sonuç almak ister. Ayda 10 kilo vermek amacıyla yola çıkmak ve bu hedefe ulaşamamak diyeti bırakmaya sebep olabilir. Hedefe ulaşamamak motivasyonu bozan sebeplerin başında gelmektedir. Bunun yerine küçük hedefler koymak ve ulaşmak diyetin devamlılığını sağlayacaktır. Hızlı kilo vermek istendiğinde beslenme alışkanlığı değişmediği için verilen kiloların hızla geri alınacağı unutulmamalıdır. Diyet yaparken hedef hızlı kilo vermek değil, sağlıklı kilo vermek ve bu durumu korumak olmalıdır.
    4. Kendine güvenmemek: Birkaç kez diyet yapıp sonuç alamamış olmak bunu hiçbir zaman başaramayacağınız anlamına gelmez. Her konuda olduğu gibi diyet yapmaya başlandığında da kişi öncelikle kendine güvenmelidir. Sabır, azim ve istikrarın sonucunda başarı kaçınılmazdır.
    5. Sürekli diyet hakkında konuşmak: Diyetteyken farkında olmadan yapılan ve kişiyi olumsuz etkileyen yanlışlardan bir diğeri de sürekli diyet hakkında konuşmaktır. Bu konuşmalar kişiye sürekli diyette olduğunu hatırlatırken, çevresindekilerin de üzerinde bir baskı kurmasına neden olur. Sen nasıl diyettesin ne kadar çok yiyorsun, bu hafta kilo verdin mi, ne gerek var niye diyet yapıyorsun gibi yorumlar sık olmaya başladığında kişiyi yorar ve motivasyonunu düşürür. Bu nedenle diyet yapıldığı herkesle paylaşılmamaya çalışılmalıdır.          *Basın bültenidir. 

    5 Mayıs 2016 Perşembe

    7 ALTIN ÖNERİYİ DİKKATE ALIN, KİLO ALMAYIN

    Beslenme alışkanlıkları ile ilgili yapılan çalışmalarda yemek yenilen ortamın, yemeklerin sunuluş şekillerinin ve yemek yerken gerçekleştirilen diğer faaliyetlerin, insanların yemek seçimlerini ve yedikleri miktarı bile etkilediği gösterilmiştir.

     Her bireyin günlük beslenme ihtiyaçları, vücutlarının fizyolojik durumuna ve fiziksel ya da zihinsel faaliyetlerinin yoğunluğuna bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Aktif bir yaşamı olmayan ortalama bir kadının günlük enerji ihtiyacı yaklaşık 1500 – 1700 kalori. Düzenli aktif yaşam süren ortalama bir erkeğin de yaklaşık 2500 – 2800 kalori civarındadır.

     Eğer kilo vermek istiyorsanız, yediklerinizden aldığınız kalori, harcadığınız enerjiden düşük olmalı; kilonuzu korumak istiyorsanız da aldığınız ve harcadığınız dengede kalmalı. Peki bu formülü hayatımıza nasıl uygulayacağız?

    1-SAKİN VE RAHAT ORTAMLARDA YEMEK YEMEYİ TERCİH EDİN
    Yediklerimizi ve ne kadar yediğimizi başka faktörler de etkiler. Örneğin sakin ve rahat bir ortamda, kısık ışık ve rahatlatıcı bir müzik eşliğinde genelde daha yavaş yemek yenir ve tokluk hissine daha kolay ulaşılır. Her lokmanın ağızda uzun süre çiğnenmesi, lokmalar arasında çatal kaşığın masaya bırakılması, arada su yudumlanması, gerektiğinden fazla besin tüketilmesini önlediği gibi sindirimi de kolaylaştırır.

    2-HER AÇLIK HİSSETTİĞİNİZDE ÖNCE SU İÇİN
    Porsiyon kontrolü, kilonuzu kontrol etmede önemli bir rol oynuyor. Blatner’in “Esnek Vejetaryan Diyeti”nde bahsettiği gibi yemeğe başlamadan önce bir büyük bardak su içmek, hatta her açlık hissedildiğinde önce su ya da sıvı alarak açlığı yatıştırmak, sonrasında daha az porsiyonlarda yemek açısından çok yararlı bir uygulamadır.

    3-ANA YEMEKLERDEN ÖNCE ÇORBA İÇMEYE ALIŞIN
    Bir başka öneri de 2007’de yapılan bir araştırmanın sonucunda yerini buluyor: Ana yemekten önce mutlaka sağlıklı bir çorba içmeye alıştırın kendinizi, çünkü böyle yapanlar toplamda en az %20 daha az kalori tüketiyorlar.

    4-KİLONUZU KONTROL ETMEK İSTİORSANIZ YEMEK YEDİĞİNİZ TABAĞIN RENGİ BİLE ÖNEMLİ
    Cornell Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre, kullanılan tabağın rengi ile tabaktaki yemeğin rengi arasında kontrast düşükse, insanlar normalden %22 daha fazla yemek yiyorlar. Bu durumda açık renk bir tabakta pirinç pilavı ya da sossuz makarna yemek yerine, yeşil renkli ve büyük bir tabakta salata yemek daha akıllıca gibi görünüyor.

    5-AÇIK BÜFELERE DİKKAT!
    İnsanlar büfede genellikle kendilerine en yakın ya da ilk gördükleri yiyeceklerden alma eğilimindedirler, bu nedenle büfede bir şeyler almaya başlamadan önce neler var neler yok, tamamını gezip ondan sonra yiyeceklerinize karar vermekte yarar var

    6-TELEVİZYON VE BİLGİSAYAR BAŞINDA YEMEK YEMEYİN
    Eğer daha küçük porsiyonlarla doymak istiyorsanız televizyonunuzu ve akıllı telefonunuzu kapatmanız gerekiyor! Güncel bir araştırmada, televizyon izleyerek yemek yiyenlerin normalden daha fazla yedikleri; bir başka çalışmada ise bilgisayar oyunu başında yemek yiyenlerin daha geç doydukları, hatta oyundan kalkınca tekrar atıştırmalık ihtiyacı duydukları gösterilmiş.

    7-KALORİSİ YÜKSEK İÇECEKLERİ UZUN VE İNCE BARDAKLARDA TÜKETİN
    Çoğu zaman içerdikleri kalori göz ardı edilir ama özellikle kalorisi yüksek içecekleri uzun ve ince bardaklarda tüketmekte fayda var. Neden mi? Çünkü araştırmacılar, kısa ve geniş bardakta içildiğinde neredeyse tüm içeceklerin %20 daha fazla tüketildiğini göstermişler.

    *Basın bültenidir.

    28 Nisan 2016 Perşembe

    PRP ile Cilt Gençleştirme

    Yıllara meydan okumak, genç, diri ve güzel bir cilde sahip olmak için, ameliyat olmak istemeyen kişilerin tercih ettiği yöntemlerin başında PRP geliyor.

    “Kanımızda var olan Plated, diğer adıyla trombosit hücreleri, vücutta yara iyileştirici, onarıcı, yenileyici etki yapar. PRP’deki temel amaç, trombositlerin bu etkisinden yararlanmaktır. PRP, insanın kendi hücrelerini kullanarak, cildin gençleştirilmesi yöntemidir. Kanın içindeki trombositlerin kolajen üretimine teşvik edici özellikleri bilindiğinden, PRP tedavisinde trombositlerin bu özelliğinden faydalanılır. Güvenilirliği en çok bilinen gençleştirme terapilerinden birisi olup, uzun yıllardır PRP tedavisi ortopedi hastalarına, özellikle eklem cerrahisinde yaraları iyileştirmek amacıyla kullanılır. 2006 yılından itibaren de yüz gençleştirme işlemlerinde kullanılıyor”.



    PRP’nin Faydaları

    “Göz çevresindeki kırışıklıklar, yanaklar ve orta yüz bölgesi, boyun, göğüs ve dekolte, el ve kollar üzerine uygulanabilir. PRP saç tedavisi içinde faydalı bir yöntem olarak kafa derisi üzerinde saçların tekrar büyümesinde olanak sağlar. Özellikle cilt gençleştirme ve yaşlanma belirtilerine önlem alma için son derece etkili bir yöntemdir”.


    PRP Uygulaması

    “İlk önce cildin yaşlılık derecesi cilt uzmanı tarafından, basit bir cilt analizi yapılarak belirlenir. Tedavi öncesi fotoğraflar alındıktan sonra cilt temizlenir ve lokal anestezik krem uygulaması yapılır. Koldan bir miktar kan alınarak santrifüj edilir ve bir test tüpü içine yerleştirilir. Gerektiği durumda içine, kişinin ihtiyacına göre ilave maddeler konur. Plated Rich Plazma hazırlanır ve aktif hale getirilir. Daha sonra, ilk olarak belirgin çizgi ve kırışıklıklara enjekte edilir. Daha sonra ince ayrıntılara geçilir. PRP uygulamasından sonra LED ışın terapisi ve maske yapılarak cildin rahatlaması sağlanır”.


    PRP sonrası

    “Oldukça minimal düzeyde, iğnenin giriş noktalarında, 1 gün boyunca süren, noktasal, morarma, kızarıklık ve şişlik gözlemlenebilir. Birkaç gün içerisinde bu belirtiler kendiliğinden kaybolur. 4-6 haftada 1 kez yapılacak seanslarda, yılda 3 kez yapılması tavsiye edilir. PRP tedavisi yaptırdıktan sonra dokuların enjekte edilen sıvıyı kabul etmesi ve iyileşme sürecine geçişi 2 hafta kadar süren bir zaman zarfında gerçekleşir. PRP yönteminden hemen sonra, anında farklılıklar gözlemleyememeniz son derece doğaldır. Trombositlerin cildinizde kolajen üretimine teşvik etmesi birkaç hafta sürebilir. Fakat bu sürecin sonrasında kolajenin üretilmesiyle son derece etkili sonuçlar alırsınız.”

    *Basın bültenidir.

    20 Nisan 2016 Çarşamba

    En etkili selülit savar: Mezoterapi

    Rejim yapmak, spora başlamak veya bedende ufak çaplı müdahalelerde bulunmak için en uygun mevsimdeyiz. Yaz mevsimi öncesi başlayacağınız mezoterapi seanslarıyla en başta selülit, bölgesel yağlanma, sarkma ve gevşeme sorunlarını çözümleyebilirsiniz. Mezoterapi uygulamasının ayrıntıları ve kimlere fayda sağladığına hep beraber bakalım.


    Mezoterapiyi kimler tercih etmeli?

    “Aşırı kilolu değilseniz ama vücudunuzda tüm uğraşlarınıza rağmen inceltmeyi başaramadığınız bölümler varsa mezoterapi ile zayıflamayı deneyebilirsiniz. Özellikle dirençli göbek yağlarınız, basen ve kalçada birikmiş bölgesel yağlanma sorunlarınız, selülitli doku veya sallanan kol içleriniz varsa ve bununla beraber spor yapmaya ayıracak vaktiniz ve isteğiniz de yoksa kesinlikle sizin için en uygun yöntem mezoterapidir. Selülit tedavisi için mezoterapi en fazla tatbik ettiğimiz ve tercih ettiğimiz uygulamalar arasında yer alıyor. Ayrıca birçok incelme terapisinden sonra, düzenli bir egzersiz programı uygulamak gerekirken mezoterapide böyle bir şart yoktur”.

    Mezoterapi 1952 yılından beri var

    “Mezoterapi bir çeşit orta deri tedavisidir. Ortalama 8 – 10 seansta olumlu sonuçlar verir. Ülkemizde ismi son yıllarda duyulmuş olsa da aslında temeli 1952 yılına dayanan eski bir sistemdir. Sistem cilt altına çok ince uçlu mezoterapi iğnesi ile özel bir karışımın zikredilmesi şeklinde işler. Bu karışımın içinde ödem çözücü, dolaşımı hızlandıran ve yağ birikimini engelleyen bazı ilaçlarla, vitamin ve mineraller bulunmaktadır”.

    Mezoterapi Sırasında Ağrı Hissedilir mi?

    “Bu aslında sizin ağrı eşiğinize bağlıdır. Hastaların büyük bir çoğunluğu herhangi bir acı hissetmezler. Arzu eden hastalara işlemden yaklaşık 25 – 30 dakika evvel lokal anestezi etkisi gösteren, acıyı hafifleten kremler uygularız. Hamile değilseniz, bebeğinizi emzirmiyorsanız, kalp, böbrek ve diyabet rahatsızlıklarınız yoksa gönül rahatlığıyla mezoterapiye başlayabilirsiniz. Uzman hekimler tarafından uygulandığı takdirde ciddi veya kalıcı bir yan etkisi kesinlikle olmaz. İğne yerleri ve çevresinde hafif derecede kızarıklık, şişlik veya morarma meydana gelse dahi bunlar kısa sürede düzelmektedir.”

    *basın bültenidir.

    7 Nisan 2016 Perşembe

    SELÜLİTLERDEN KURTULMAK İÇİN DOĞRU BESLENME ÖNERİLERİ

    Yaz ayları yaklaşırken pek çok kişi formda gözükme telaşına girer. Özellikle kadınların korkulu rüyası selülitle başa çıkmak aslında mümkün. Doğru beslenme ile portakal kabuğu görünümüne veda edebilirsiniz


    Selülit en basit anlamıyla derinin altında biriken yağlardır. Bu yağ dokuları bağ dokularını ters yöne doğru iter ve cildi buruşuk gösterir. Sağlık açısından bir sakıncası olmasa da kötü görüntüsü nedeniyle pek çok kişi selülitlerinden kurtulmak ister.


    Genellikle erkeklerden çok kadınlarda görülen selülit yalnızca kilolu insanlarda oluşmaz. Zayıf hatta sıfır beden kişilerde de rastlanmaktadır. Bu nedenle kilo problemi olmayanlar da bu sorunla karşılaşabilmektedir.


    Düzenli egzersizin yanında doğru ve sağlıklı beslenmek selülite karşı mücadelede en etkili yöntemdir. Örneğin doymuş yağ oranı yüksek hazır gıdalar selülit oluşumunu arttırırken, muz gibi potasyum içeriği yüksek olan besinlerin selülitler üzerinde olumlu etkilisi olmaktadır.


    Yaşam tarzı, genetik faktörler ve genel sağlık durumu cilt yapısını etkiler. Ancak yine de doğru beslenme programı ile selüliti önlemek veya mevcut görüntüyü düzeltmek mümkün. Peki bunun için nasıl beslenmeliyiz, nelere dikkat etmeliyiz?


    • İdeal kilo korunmalı. Fazla kilonuz var ise mutlaka bir Diyetisyen eşliğinde kişiye özel diyet programı planlanmalı.


    • Medyada sıklıkla karşılaştığımız hızlı kilo verdiren diyetler su ve kas kaybına neden olurlar. Bu tür diyetlerden kesinlikle uzak durulmalı.


    • Bol su içilmeli. Yetişkinlerde ortalama 2 – 2,5 lt. su tüketimi sağlanmalı.


    • Düzenli egzersiz yapılmalı, fiziksel aktiviteyi arttırmak yaşam tarzı haline getirilmeli.


    • Selülitlerden kurtulmak istiyorsanız hergün en az 45 dak. Hafif tempoda yürüyüş yapılmalı.


    • Alkolden mümkün olduğunca uzak durulmalı, içilecekse şarap tercih edilmeli.


    • Asitli ve şekerli, hazır içeceklerden uzak durulmalı.


    • Çay, kahve, bitki çayları şekersiz tüketilmeli, şekersiz tüketmek alışkanlık haline gelmeli.


    • Kahve sanıldığı gibi selülite sebep olmaz; günde 3-4 fincandan fazla olmamak şartıyla kahve tercih edilebilir.
    • Şeker ve şekerli yiyecekler yerine tatlı ihtiyacı olduğunda meyve tercih edilmeli.


    • Kızartma pişirme yöntemi kullanmak yerine haşlama, buharda pişirme, ızgara yöntemleri kullanılmalı.


    • Katı yağlar kesinlikle tüketilmemeli.


    • Börek, poğaça gibi yağ oranı yüksek hamur işi besinlerden uzak durulmalı; tüketilmek istendiği zaman az yağlı, tam buğday unundan yapılarak tercih edilmeli.


    • Tuz alımı kısıtlanmalı. Günlük tuz ihtiyacımız 1 tatlı kaşığını geçmemeli(yemeklerin içinden gelen tuz dahil)


    • Gün içerisinde 3-4 porsiyon meyve tüketilmeli. Bu meyveler 1er porsiyon şeklinde ara öğünlere dağıtılmalı. (1 porsiyon meyve 1 avuç kadardır)


    • Ananasta bulunan bromelin enzimi selülitlerden korunmada etkilidir. Ananas, gün içerisindeki meyve tercihleri arasında yerini almalı.


    • Yeşil çay tüketimi arttırılmalı; içine zencefil ilave ederek metabolizmanın hızlanması sağlanmalı.


    • Haftada 2-3 kez balık tüketilmeli. (Kızartma hariç herhangi şekilde pişirilebilir)


    • Koyu yeşil yapraklı sebzelerin (roka, tere, nane, maydanoz, ıspanak gibi) tüketimi selülitlerden kurtlamada çok etkilidir. Koyu yeşil sebzelerin tüketimi arttırılmalı.


    • Düzenli bir hayat ve uyku düzeni sağlanmalı.


    *Basın bültenidir.

    15 Şubat 2016 Pazartesi

    Kaliteli Uyku İçin Yatmadan Önce Bunlara Dikkat Edin

    Kaliteli uyku sağlığımız için en az su içmek kadar kaliteli büyük önem taşıyor. Özellikle uyku sırasında salgılanan melatonin hormonu, vücudumuz için oldukça faydalı. İyi bir uykunun başlıca ölçüsü ise sabah dinç uyanmak ve gün içinde zinde hissetmek. 

    • Solunumun ve kalp üstünde basınç oluşmasını azaltmak için yemeğinizi yatmadan en az 3 saat önce yiyin.
    • Akşam yemeklerinde yenilen yağlı, kızartmalı ve baharatlı yiyecekler reflüye de yol açabildiklerinden uykuya dalmayı güçleştirip uyku kalitesini bozacaktır. Yağlı, kızartmalı ve baharatlı yemeklerden kaçının.
    • Yatmadan en az 4 saat önce alkol alımını kesin. Aşırı alkol solunumu baskılar ve uykuda solunum durmalarının sıklığını ve ağırlığını artırır. Alkol ve uyku ilaçları, kas gevşetici, anksiyete önleyici, ağrı kesici gibi ilaçlar, üst solunum yolu kaslarında gevşemeye yol açıp hava yolu tıkanmasına neden olabilirler.
    • Sigaranın neden olduğu tahrişin, horlama ve apne ağırlığını arttırdığı düşünülür. Sigaranın bırakılması uykuda solunumun düzelmesinde çok yardımcıdır. Uyarıcı madde içeren kahve, kola, çikolata gibi gıdalardan özellikle saat 17:00’den sonra uzak durun.
    • Sadece uykulu hissettiğinizde yatağa gidin.
    • Sırt üstü yatma boyun ve boğazdaki yumuşak dokuların arkaya doğru kaymasına ve bunun sonucu olarak hava yolunun daralmasına ya da tam tıkanmasına yol açar. Sırta yerleştirilecek yastıkçıklar ya da pijamanın arkasına dikilecek bir cebe yerleştirilen tenis topu hastanın sırt üstü yatmasını engelleyebilir.
    • Sıcağa hassas kişilerin genel kanının aksine yatak odalarında dikkatli kullanılan klimalar uyku kalitesini artırır ve hastalıklara yol açmaz. Ancak filtrelerin sık temizlenmesi veya değiştirilmesi ve nem oranının çok düşürülmemesine dikkat edilmelidir.
    • Kitap okumak, gevşeme sağlayacağı için uykunun gelmesine yardımcı olur.
    • Özellikle yaşlılar eklem problemleri olanlar, artrozu bulunanlar kalp ve akciğer hastalığı olanların vücuda destek sağlayan rahat yatak ve yastıklarla yatmaları uyku kalitesini artırır. Kemik, kas ve eklem hastalığı olanların ortopedik yatak ve yastık kullanması gerekir.
    • Pamuklu kumaş hava akımına izin verdiği için çarşaf, nevresim kılıfı ve yastık kılıflarınız pamuklu olsun.
    • Yatmadan 1 saat kadar önce duş alabilirsiniz.
    • Yatmadan önce bir bardak süt içmek fayda sağlayacaktır.
    Basın bültenidir.

    23 Ocak 2016 Cumartesi

    Dikkat! Bu 8 Besin Acıktırıyor

     Glisemik indeksi yüksek besinler kan şekerini hızlı yükseltmeye sebep olabiliyor. Yükselen kan şekerini düşürmek için vücut daha fazla insülin hormonu salgılıyor. Bu durum kan şekerinin düşmesine sebep oluyor, bu sebeple kişi tekrar acıkıyor. İştah hali devam ederken, daha fazla ve daha sık yemek istersiniz. Kan şekeri seviyenizi dengede tutmak için peynir, düşük yağlı yoğurt, yumurta beyazı, ‘’sağlıklı’’ etiketli ürünler, çin yemeği, sakız, hazır çorba ve düşük lifli besinleri kontrollü tüketmek gerekiyor.
    Yedikçe yediren Peynir
    Sütün içerisinde bulunan kazein bileşiklerinden kazomorfin, peynirdeki yağ ve tuzla bir araya geldiğinde, yedikçe yedirten besinler arasında yer alıyor. Glisemik indeksi düşük olmasına rağmen yeme hissi sürekli acıkma haline sebep olabilir. Peyniri ayakta ya da ekmek arasında atıştırmak şeklinde değil, kahvaltı tabağınıza yiyeceğiniz kadar ölçüde (ortalama 50 gram kadar) alın. Diğer bir alternatif salatalarınız üzerine koyarak, salatanızın doyuruculuğunu artırabilir, öğün yerine geçmesini sağlayabilirsiniz.

    Doyurmayan düşük yağlı yoğurt
    Yoğurdun zayıflama üzerine kuşkusuz çok etkisi bulunuyor. Ancak düşük yağlı yoğurtların, karbonhidrat oranı daha yüksek olduğundan hem kan şekerini daha hızlı yükseltiyor hem de doyurucu etkisi tam yağlı olanlara göre daha az olduğundan acıkmaya sebep olabiliyor. Ana yemeklerinizin yanında 1’er kase tüketilebileceği gibi, kahvaltıda yulafla veya ara öğünlerde taze/kuru meyvelerle de yenebilir.

    Proteinden yüksek yumurta beyazı
    Yumurta beyazı yüksek protein içerse de sadece yumurta beyazını kullanmak doyurucu değildir. Yumurtanın sarısı içerdiği doymuş yağlarla hem doyurucu etkidedir hem de A ve B vitaminlerinin emilimini artırır. İçerdiği kolin sayesinde karaciğer yağlanmasını azaltır, kas ve beyin sağlığına katkıda bulunur. Yumurtanın beyazını ve sarısını birlikte tüketmeli, omletinizi bu şekilde hazırlamalısınız.

    Karbonhidratın Adresi “Sağlıklı” Etiketli Ürünler
    Sağlıklı ve diyet etiketi altında satılan ürünlerin yağ oranları çok düşük ve karbonhidrat oranları yüksektir. Bu nedenle doyurucu etkide değillerdir. Bunların yerine tok tutucu etkide olan badem, ceviz, fındık, kaju gibi protein ve yağ içeriği yüksek kuruyemişlerle ara öğünler yapmak daha sağlıklı bir alternatif.

    Çin Yemekleri Kaçamak Olsun
    Çin yemeklerinin içerisinde bulunan monosodyumglutamat lezzet arttırıcı özelliği ile yemeklerin fazla yenmesine neden olur. Tatlı soslardan ve noodle gibi karbonhidratlı yiyeceklerden oluşan Çin yemeklerini sık sık tüketmek uygun değildir. Kendinizi ayda 1 çin yemeği ile ödüllendirebilirsiniz.

    Sakız Ağzı Oyalar Karnı Acıktırır
    Sakız çiğnemek, ağzı oyalamak ve bir şey atıştırmayı önlemekten çok, mide asidini artırdığı için acımaya sebep olur. Bu nedenle diyetlerde, besin tüketimini engellemek için sıkça sakız çiğnemek uygun değildir.

    Sağlıklı Çorbalar Sağlıklı Yaşam
    Ev çorbalarının diyetlerde tok tutucu etkisi yadsınamaz. Ancak, hazır çorbaların içerisinde de bulunan monosodyumglutamat katkı maddesi acıkmanıza neden olur. Sofralarımızdan hiç eksik olmayan, Türk mutfağının başlıca yemeklerinden ev yapımı çorbalar, kansere, sindirime, kolesterole ve bunun gibi birçok hastalığa çare olur. Hazır çorbalar yerine evinizde kendi malzemelerinizle hazırlayacağınız domates, tarhana, brokoli, mercimek, yayla, mısır ve mantar çorbaları ile hem sağlıklı beslenir hem de birçok hastalığa doğal yollarla karşı çıkabilirsiniz.

    Düşük Lifli Besin Yüksek Glisemik İndekstir
    Lif içeriği düşük besinler, lifli besinlere göre daha hızlı sindirildiğinden mide ve bağırsaklarda kısa kalır ve hızlı kana karışır. Bu durum çabuk acıkmaya sebep olur. Ayrıca yüksek lif, düşük glisemik indeks; düşük lif yüksek glisemik indeks anlamına geliyor. Bu nedenle beyaz un yerine tam buğday unu, pirinç yerine bulgur pilavı ve kurubakliyatlar beslenmemizde yer almalı.
    *Basın bültenidir.

    21 Ocak 2016 Perşembe

    Sivilce İzlerinden Kurtulmanın 7 Yolu

    Ergenlik dönemi cilt hastalığı olarak bilinen sivilce yani akne sorunu, erişkin yaşlarda da sıklıkla görülebiliyor. Sivilce izleri kozmetik bir sorun oluşturmasının yanında ruh sağlığını ve sosyal hayatı da olumsuz yönde etkileyebiliyor.

    Tedavi cilt tipine uygun olarak kişiye özel yapılıyor
    Ciltte yoğun sivilcelenme sorununun zamanında ve uzman kişilerce tedavi edilmemesi sivilce izlerine neden olabilmektedir. Akne hastalarının %95’inde iz oluşumu görülürken, bunların %30’u ciddi boyutlardadır. Tedaviye erken başlanması ve etkin bir yol seçilmesi olumlu sonuçlar vermektedir. Tedavi yöntemleri sivilce izinin tipine göre değişmekte ve kişiye özel uygulanmaktadır. Bazen efektif sonuç almak için yöntemlerin birkaçı birlikte uygulanmaktadır. Tedavide, üst derinin bir kısmının soyularak yenisinin üretilmesini sağlamak amaçlanır ya da alt deri mekanik veya kimyasal yolla yeni destek doku üretmesini sağlamak için uyarılmaya çalışılır.

    1. Kış ayları kimyasal peeling için en uygun zaman
    Cildi yenileyen bazı özel kimyasal maddelerin yüze sürülüp belirli bir süre bekletildikten sonra bol suyla arındırılması işlemidir. Yöntem, bu konuda eğitimli hekim kontrolünde uygulanmalıdır. İşlemde derinin üst tabakasında kontrollü olarak kısmi veya tam hasar oluşturulmaya çalışılır. Bu uygulamanın sonunda ciltte birkaç gün süren soyulma meydana gelebilmektedir. Ardından yenilenmiş alt ve üst deri oluşmaktadır. Esmer tenli kişilerde iz bırakma riski nedeniyle önerilmeyen kimyasal peeling işleminin ardından bol nemlendirici ve güneş koruyucu kullanılması gerekmektedir. Etkin sonuç için 2 haftada bir 4-6 seans uygulanması gereken işlemin güneşin yoğun olduğu aylarda yapılması uygun değildir.

    2. Dermaroller ve dermapen ile cilt yenileniyor
    Mikro iğneleme sistemi olarak da bilinen “dermaroller” ya da “dermapen” işlemleri de sivilce izlerinden kurtulmak için etkin uygulamalar arasındadır. Üzerinde çok sayıda mikro iğnecik bulunan dermaroller işlemin yapılacağı alana anestezik kremin sürülmesinden 30 dakika sonra uygulanmaktadır. Ciltte gezdirilen cihazın üzerinde bulunan mikro iğneler sayesinde yüzeyde on binlerce mikro kanal açılmaktadır. Bu mikro kanalların oluşturduğu uyarı ile cilt kendini tamir etmek için yeni bağ dokusu elemanları sentezlemektedir. Dermapen ise bu mikro iğnelerin kalem şeklinde bir cihazla deriye uzunlamasına olarak uygulanmasını sağlayan bir alettir. Akne izlerinin azalması için ayda bir 4 seans uygulama önerilmektedir.

    3. Mikrodermabrazyon hasarlı deriyi sağlıklı bir biçimde uzaklaştırıyor
    Derinin yüksek basınçla hareket eden alüminyum oksit kristalleriyle soyulması işlemidir. Bu sayede cilt yüzeyindeki hasarlı, uzaklaştırılacak hücrelerin ve cilt atıklarının daha hızlı yok edilmesi sağlanır. Yüzeysel akne tedavisinde etkindir. Genelde tekrarlayan uygulamalar ve diğer tedavi seçenekleri ile kombine uygulamalar fayda sağlamaktadır.

    4. İçten gelen güzellik: PRP
    Cilt gençleştirme ve saç dökülmesi durumlarında da uygulanabilen PRP işlemi (Platelet rich plasma) akne izleri tedavisinde de kullanılmaktadır. PRP işleminde uygulama yapılacak kişinin kanı alınır ve özel cihazlarda santrifüj edilerek ayrıştırılır. Bu ayrıştırma sonucunda kanın içindeki trombositten zengin plazma elde edilmiş olur. Elde edilen plazma yaklaşık 1 cm aralarla cilde enjekte edilmektedir. Trombositlerden salınan büyüme faktörleri, kök hücreleri uyararak ciltte yeni hücre sentezi yapmaya yardımcı olmaktadır. Bu sayede sivilce nedeniyle hasarlanmış ve iz oluşmuş derinin yenilenerek düzelmesini amaçlanmaktadır. Uygulama radyofrekans ve dermaroller gibi diğer kozmetik işlemler ile kombine edildiğinde daha başarılı sonuçlar olabilmektedir. 15 gün arayla 3-4 seans PRP yapılması önerilmektedir.

    5. Cildinizde altın dokunuşlarını hissedebilirsiniz
    Halk arasında altın iğne olarak bilinen fraksiyonel radyo frekans uygulaması son dönemde sıkça kullanılan bir yöntemdir. İletkenliği çok iyi olan ve çevre dokuya zarar vermeden kontrollü iletkenlik sağlayan altın iğneler vasıtasıyla cilt altına radyofrekans verilmektedir. Derinin alt tabakalarında meydana gelen ısı artışı sayesinde kontrollü bir hasar oluşturulmaktadır. Deri bu hasarı onarma yoluna gider ve bağ dokusu sentezini uyararak sivilce izinin onarımını sağlamaktadır. 40-45 dakika süren işlemin ardından kişi 1-2 saat süren kızarıklıktan sonra sosyal yaşantısına devam edebilmektedir. Bu sebeple oldukça etkin ve konforlu bir yöntemdir. Bazen tek seansta bile istenilen sonuç alınabilmektedir.

    6. Karbon peeling her mevsim uygulanabiliyor
    Sivilce izlerinin tedavisi ve gözenek sıkılaştırmada kullanılan karbon peeling uygulaması karbon partiküllerinin yüze uygulanması sonrası Q switched Nd-YAG lazerle yapılan bir işlemdir. Lazer uygulaması öncesi karbon solüsyonu ciltte 10 dakika bekletilir. Cilt tarafından emilen karbon maddesinin fazlası temizlendikten sonra lazer atışı ile tüm yüz taranır. Sürülen karbon maddesi, cilt altında lazerin etkinliğini artırmaktadır. Lazer cilt altında bağ dokusu sentezini uyararak izlerin düzelmesine katkı sağlamaktadır. Her mevsim uygulanabilen karbon peeling yöntemi yüzeysel izlerde etkindir. Ağrısız bir uygulama olan karbon peeling uygulaması kızarıklık ya da morarmaya yol açmadığı için sosyal yaşamı etkilememektedir.

    7. İzlerin yeri rahatlıkla doldurulabiliyor
    Derin sivilce izlerinde çökük olan kısımların altını dolgu maddeleri ile doldurmak da diğer bir seçenektir. Etkin ve geçici bir uygulamadır ve 8-12 ay sonra tekrarlanması önerilmektedir.

    *Basın bültenidir.

    17 Aralık 2015 Perşembe

    2016 Beslenme Trendleri



    İşe mutfaktan başlayın
    Beslenme tarzınızı değiştirmenin yolu öncelikle mutfaktan geçiyor. Kızartma tencerelerinizden kurtulun. Mutfakta açılacak alana dumansız ızgara ve düdüklü tencere gibi sağlıklı pişirme araçları alın. Buzdolabını ve erzak dolabını şekerli ve yüksek yağ içeren her yiyecekten arındırın.

    Daha az işlenmiş et
    Dünya Sağlık Örgütü, günde 50 gram işlenmiş et (şarküteri veya tütsülenmiş et) tüketiminin kalın barsak kanserine yakalanma riskini yükseltebileceğini açıkladı. Yeni yılda işlenmiş et ürünlerini günde 50 gramın altında tüketmeye özen göstermek gerekiyor.

    Daha fazla balık
    Kaliteli bir protein kaynağı olmasının yanı sıra, omega-3 içeriği ile yılın yükselen besini balık. Çünkü omega-3’ün kalp sağlığına olan etkisinin yanı sıra, kilo vermeye ve korumaya olan olumlu etkisi kanıtlanmış durumda.

    Balıkta çeşitlilik
    Balık en sağlıklı besinlerden biri olsa da düşük cıva içerikli balık tüketmek önemli. Bu nedenle tek tip balık tercih etmek yerine farklı balık çeşitlerini tüketmek en sağlıklısı. Kabuklu deniz ürünleri ve uzun yaşayan büyük balıklar civa içeriği en yüksek olanlar.



    Her gün bir koyu yeşil, bir kırmızı-turuncu sebze
    Koyu yeşil yapraklı sebzeler, kalp sağlığı için de önemli olan folattan zengindir. Kırmızı turuncu sebzeler ise antioksidan etkili beta-karoten ve laykopen içerir.


    Haftada 1 gün vegan olun
    Kanada Sağlık Örgütü’nün önerisine göre haftada bir gün hayvansal kaynaklı gıda tüketmemek ve bitkisel protein alternatifleri olan kurubaklagil, kinoa, kuruyemiş, tofu gibi besinlere beslenmemizde daha fazla yer vererek daha fazla lif ve sağlıklı yağ tüketmek üzerine. Bu uygulamanın kalp ve sindirim sistemi sağlığını geliştireceği düşünülüyor.

    Yeme krizi geldiğinde 5 dakika meditasyon
    Aç olmadığınız halde atıştırmak istediğiniz durumların çoğu duygusal yeme ile ilgili olduğundan o an hissettiklerinize odaklanarak yapacağınız beş dakikalık bir meditasyonun bile yeme eğiliminizi azaltacağı biliniyor.

    Egzersiz yapmak için motivasyon yaratmak
    Düzenli egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirmek en çok zorlandığımız konulardan biri. Kendinizi egzersiz konusunda motive etmekte zorlanıyorsanız grup aktivitelerine katılabilir veya egzersiz arkadaşı bulabilirsiniz. Son dönemlerde sık uygulanan egzersiz karşılığında bağış toplamak (Steptember, Adım Adım organizasyonları gibi) aynı zamanda birilerine faydalı olma hissi ile motivasyonunuzu yükseltebilir.

    Alışkanlık listesi yapmak
    İnsanın aynı zamanda en fazla üç alışkanlığı üzerine çalışabileceği ve değiştirebileceği biliniyor. Bu sene bir günde her şeyi değiştirmeye çalışmak yerine, kötü alışkanlıklarınızı listeleyip teker teker alışkanlıkları düzeltmek senesi.

    İçecekten gelen kaloriyi azaltmak
    Gün içerisinde içeceklerden alınan ortalama kalori 300 kalori civarında. Yaşamınızda sadece bunu değiştirmek 3 haftada yaklaşık 1 kg vermenizi sağlayacak. Şekerli içecekleri yaşamınızdan çıkarın ve kahvelere krema eklemekten vazgeçin.
     
    *Basın bültenidir

    7 Aralık 2015 Pazartesi

    Görünmez Kaloriler Nereden Geliyor ve Farketmeden Nasıl Zayıflanır

    HIZLI YEMEK DAHA ÇOK KALORİ!
    Şehir hayatında en sık yaptığımız hata hızlı yemek yemek. Tokluk sinyallerinin beyne 20 dakikada ulaştığı düşünüldüğünde ne kadar hızlı yersek tokluk sinyalleri beynimize ulaşana kadar o kadar çok kalori alıyoruz demek.

    BEYAZ YAKALININ EN BÜYÜK HATASI ÖĞÜN GECİKTİRMEK!
    İş hayatının yoğun temposuna bağlı olarak atlanan veya geciken öğünler, bir sonraki öğünde daha fazla besin tüketmeye yol açıyor. Diğer öğünde gelecek gizli kalorilerden korunmanın en kolay yolu; düzenli beslenmek ve öğün saati kaçtığında sağlıklı ve ufak ara öğünler tüketmek.

    GÖRÜNMEZ KALORİLER NEREDEN GELİYOR?

    SOSLAR
    Yemek ve salatalara eklenen soslar, günde en az 150 kalori fazla almamıza sebep oluyorlar. Yemeklerde ve salatalarda kullanılan özellikle beyaz renkli sosların yağ içeriğinin yüksek olduğunu unutmamak önemli. Kırmızı soslar genelde daha masum olsalar da kimi zaman onların da şeker içerikleri yüksek olabiliyor. Bu nedenle kullandığınız sosun içeriği bilmeniz ve mümkün olduğunca az kullanmanız seneye de aynı etek veya pantolona sığmanızı kolaylaştıran faktörlerden biri.

    ZEYTİNYAĞI
    Zeytinyağı özellikle kalp sağlığı açısından önemli bir yağ ancak 1 tatlı kaşığı kadarı yaklaşık 50 kalori. Bu nedenle salataya çok yağ koymuyorum şöyle bir gezdirdim dediğimiz ölçünün bize günlük kalori maliyeti ortalama 200-250 kalori.

    SALATALAR
    Salatalara eklenen kuru meyve, kuruyemiş, baklagil, tahıl ve tohum gibi besinler her ne kadar sağlıklı olsalar da, tüketim miktarlarına dikkat edilmediğinde kilo almamıza neden olabilirler. Çok karışık malzemeleri ve soslu bir salatanın kalorisinin bir hamburgerden fazla olabileceğini unutmayın. Mümkün olduğu kadar içerisine meyve ilave edilmemiş salataları tercih edin. Kurubaklagil ve kuruyemiş eklenecekse içlerinden sadece birini tercih edin. Buğday, kinoa gibi tahıl grubu besinler eklenmiş salataların yanında ekmek tüketmeyin.

    KAHVELER
    Gün boyunca odaklanmamızı kolaylaştırdığı ve enerjik hissettirdiği için vazgeçemediğimiz kahveler, tüketim miktarları, içine eklenen ekstra malzemeler ve içerik açısından hiç beklemediğimiz korkunç kalorilere ulaşabiliyorlar. Bir büyük boy kremalı soğuk kahvenin yaklaşık bir hamburger menün kalorisine denk olduğunu unutmamak kahve tercihi yaparken önemlidir. Mümkün olduğu kadar gerçek süt ilave edilmiş, ekstra şurup veya şeker ilave edilmemiş kahveleri küçük boy olarak tercih etmenin bize kazandıracağı günlük kalori miktarı ortalama 150-200 kalori arasında.

    YILDA FARKETMEDEN BİR BEDEN ZAYIFLAMAK İÇİN;
    Sabah poğaça yerine tost veya simit tercih edin.
    Kahvelerinizi sütlü, şurupsuz ve küçük boy sipariş edin.
    Salatalarınıza eklediğiniz yağı 1 tatlı kaşığı ile sınırlandırın.
    Beyaz soslardan uzak durun.
    Salatalarınızı daha çok çiğ sebze, ızgara ve haşlanmış sebzeli tercih edin.
    Ara öğünlerinizin 150 kaloriyi aşmamasına özen gösterin.
    *Basın bültenidir

    12 Kasım 2015 Perşembe

    Diyet ve spor yaptığınız halde zayıflayamıyor musunuz?

    Zayıflama sadece beslenme ve spor yapmayla ilgili olmadığı gibi, hormonların yanı sıra kanda bulunan vitamin ve minerallerin de zayıflama üzerinde oldukça etkisi bulunmaktadır. Diyet ve egzersiz yapılmasına rağmen kilo verememe ya da çok yavaş verme durumunda mutlaka bir dâhiliye uzmanına başvurulması gerekir.

    İşte zayıflamanıza engel olabilecek bariyerler;

    Yavaş çalışan tiroid hormonu zayıflamayı imkânsız hale getirebilir!
    Tiroid hormonu hayatımızı yöneten ana hormonların başında geliyor. Tiroid hormonunun yavaş çalışmaya başlaması ve TSH değerinin yükselmesiyle ortaya çıkan hipotiroid hastalığı zayıflamaya engel olan bariyerlerin başında yer alıyor. Teşhis ve tedavisi yapılana kadar kilo vermeyi yavaşlatan hipotiroid hastalığı, kimi durumlarda zayıflamayı imkânsız hale getirebiliyor. Bağışıklık sisteminin tiroid hormonlarına saldırmasıyla oluşan haşimato isimli oto-immün hastalığı da kilo vermeyi zorlaştırmakta ve yavaşlatmaktadır.

    Stresle alarm veren vücut kilo kaybını durduruyor!
    Vücudun stres hormonu olarak bilinen kortizol, gereğinden fazla salgılandığında alarma geçen vücut yapılan diyete rağmen kilo kaybını durdurabiliyor. Kan seviyelerinin sabah saatlerinde ölçülmesi ile yüksekliği tespit edilen kortizol hormonu, mutlaka doktor kontrolünde araştırılması gereken bir durumdur.

    İnsülin direnciyle vücut kilo vermeye de direniyor
    Toplumumuzda sıkça rastlanan ve kilo verme hızını ciddi oranda olumsuz etkileyen insülin direnci, vücutta insülinin salgılandığı fakat etkisini yitirdiği için metabolizmanın yavaş çalışmasına neden olmaktadır. Günümüz toplumunda insülin direncinin bu denli sık görülmesinin en temel nedeni hareketsizliktir. Fiziksel aktivitenizi artırmanız insülin duyarlılığınızı da artıracaktır.

    İnsülin hormonu sorunlarında hesaplanmayan karbonhidrat şişmanlatıyor!
    İnsülin hormonunun vücutta salgılanamaması durumunda ortaya çıkan Tip-1 diyabet hastalığında hastalar ihtiyaçları olan insülin hormonunu dışarıdan enjeksiyon uygulamasıyla almaktadır. Burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta kan şekeri dengesini sağlamak için insülin yapılırken, hastanın günlük olarak alacağı karbonhidrat miktarının iyi hesaplanmasıdır. İyi hesaplanamayan günlük karbonhidrat alımı hastaya hızlı kilo alımı olarak geri dönmektedir.

    Prolaktin yüksekliği de kilo vermenize engel olabilir
    En temel görevi kadınlarda süt salgısı olan prolaktin, çeşitli nedenlerle yükselebilir. Prolaktin yüksekliğinin en bilinen belirtisi olan memelerden süt gelmesi her hastada görülmeyebilir. Bu nedenle eğer diyete rağmen kilo veremiyorsanız mutlaka göz önünde bulundurmanız ve doktor kontrolünde gerekli tahlilleri yaptırmanız gereken bir hormondur.

    Düşen demir seviyesi metabolizma hızını etkiliyor
    Demirin vücutta depolanmış hali olan ferritin seviyesinin düşmesi de kilo vermeyi zorlaştıran etkenlerin arasında yer almaktadır. Vücuda oksijen taşıyan demir mineralindeki düşüş vücuda taşınan etkin oksijenle birlikte metabolizma hızını ve yağ yakımını yakından etkilemektedir.

    D vitamini yetersizliği kilo aldırıyor!
    Yapılan son bilimsel araştırmalar, toplumumuzda en yaygın sağlık sorunlarından biri olan D vitamini yetersizliğinin de kilo almaya sebep olduğunu ortaya koymuştur.
    *Basın bültenidir.
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...